9 Ağustos 2016 Salı

4. GENELKURMAY BAŞKANIMIZ ORGENERAL SALİH OMURTAK (1889-1954)

1889'da Selanik'te doğmuştur. 1907 yılında Harp Okulundan mezun olmuş, 1910'da Harp Akademisini kurmay subay olarak bitirdikten sonra Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti Karargâhında Karargâh Subaylığı, 1. Kolordu, 2. Ordu, 4. Kolordu, 5. Ordu, Doğu Ordular Grubu ve 3. Ordu Karargâh Subaylığı görevlerini yürütmüştür. 22 Ocak 1920'de görevli olarak geldiği Ankara'da kalarak Milli Ordu'ya katılmıştır. 1926 yılına kadar Genelkurmay Karargâhında Şubesi Müdürlüğü, Genelkurmay 2. Başkanvekilliği, 61. Tümen Komutanlığı, 3. Ordu Kurmay Başkanlığı ve 8. Kolordu Komutanlığı görevlerinde bulunmuştur.
Salih Bey'in 61. Tümen Komutanlığı'na getirilişi olaylı olmuştur. İsmet Paşa, Sakarya Savaşı'ndan sonra 4. Kolordu Komutanı Albay Kemalettin Sami (Gökçen) Bey'e bağlı olan 61. Tümen'e Salih Bey'i atamak istiyor ve K. Sami Bey ile aralarında çıkan ihtilafı anılarında şöyle anlatıyor:
"Kemalettin Sami Paşa'nın kolordusunda bir tümen kumandanlığı münhaldi. Bu tümenin kumandanlığına ben, Salih Omurtak'ı tayin etmek istedim. Salih Omurtak o zaman yarbaydı. İstanbul'dan gelmiş, umumi karargâha almışlar. Benim yanımda bulundu, sonra Fevzi Paşa'nın yanında bulundu. Daha sonra Mustafa Kemal Paşa'nın yanında çalıştı. Yanında çalıştığı amirlerinin itimatlarını kazanmış bir subay. Milli Müdafaaya sordum, bunu tümen kumandanı olarak verir misiniz, diye. Tasvip ettiler, verdiler. Ben ondan sonra Kemalettin Sami Paşa'ya, böyle düşünüyorum, tümen kumandanlığına inha edeceğim, itimadınız var mı, diye sordum. Kemalettin Sami Paşa çok memnun oldu... Tayin ettiler. Salih Paşa, Garp Cephesi Karargâhına geldi... Cepheye doğru hareket ediyoruz. Kendisine talimat verdim. 61. Tümen'e, Kemalettin Sami Bey'in kumandasına gideceksin, dedim. O esnada bana K. Sami Paşa'dan bir telgraf getirdiler. Salih Paşa'yı istemem, diyor.
Kemalettin Sami Paşa'ya cevap verdim. Sana sordum, ondan sonra inha ettim, geldi, oraya göndereceğim, bilinmeyen bir subay değil, muharebede bizimle beraber bulunmuş, bunlar ciddi işlerdir, bir gün öyle bir gün böyle olmaz, dedim. K. Sami Paşa kabul etmemekte ısrar etti. Biz muharebeden çıktık, çok genç, bu vazifeyi yapamaz, diyor... Hiçbir makul sebep söylemeden tayin olunmuş bir insanı kabul etmek istemiyorsun. Böyle şey olmaz. Alacaksın bunu, dedim. Bunun üzerine, ısrar ederseniz istifamı kabul ediniz, diye cevap verdi. Ben, pekâlâ dedim, istifanızı kabul ettim, kumandayı Cemil Cahit Paşa'ya devredin, siz de buraya gelin, onu gönderiyorum.
K. Sami Paşa istifa ettim dedi ve geldi. Salih Paşa'yı yerine yani 61. Tümen kumandanlığına gönderdim. Kemalettin Sami Paşa çok müteessir bir haldeydi."
İsmet Paşa son anda kararını değiştiren K. Sami Bey'e sinirlenmiş, itimadını kazanan Salih Omurtak'tan vazgeçmemiştir.
Yine İsmet Paşa, Salih Bey'in Büyük Taarruz'da Trikopis ve Diyenis'in esir edilmesi üzerine Yunan ihtiyat kolordusu komutanı Diyenis'e "neden Trikopis'e yardım etmediğini" soruyor ve buna, Salih Omurtak'ın komutanı olduğu tümenin sebep olduğunu ve daha önce K. Sami Paşa ile yaptığı tartışmada nasıl isabetli bir karar verdiğini şöyle anlatıyor:
"Diyenis'e sordum:
-Niçin yardım etmediniz?
General Diyenis, kendi zaviyesinden niçin yardım etmediğini şöyle anlattı:
-Nasıl yardım edecektim? Ben de taarruza maruz kaldım. Taarruz benim cephede de aynı şiddetle oldu. Bütün mevzilerim düştü. Evvela kendi vaziyetimi kurtarmaya çalıştım...
General Diyenis'in emrindeki ihtiyat kolordusu ile mukabil taarruza geçip hepsini püskürterek geri attığı kuvvet bizim bir fırkamızdı. İki günlük muharebe ile geri attığı bu fırka, Salih Paşa'nın fırkasıdır...
Salih Omurtak'ı tümen kumandanlığına tayin etmek istediğim zaman, Kolordu Kumandanı K. Sami Paşa istememiş ve aramızda bazı tatsız hadiseler geçmişti. Yunan generallerini dinleyince, K. Sami Paşa'nın, gençtir, tümen kumandanlığını yapamaz dediği bu Salih Paşa'nın neler yapabildiğini daha iyi öğrenmiş olduk. Üzerinde münakaşa yapılan bu tayin, ne kadar isabetli olmuş. Bir tümen, topu topu bir tümen. Karşısında üç tümenli bir düşman kolordusu var. Beş misli kuvvetli. Bu Yunan kolordusu Salih Paşa'nın tümeniyle yaptığı taarruz karşısında nasıl korkmuş, bunu General Diyenis anlattı. Salih Paşa Yunan kolordusunun cephesine taarruz ediyor. İleri mevzilerini işgal ediyor. Yunan Kolordu Kumandanı, kuvvet topluyor, mukabil taarruzla bu mevzileri geri alıyor. Ondan sonra Salih Paşa tekrar ilerliyor. Böylece bir Türk tümeni ile bir Yunan kolordusu ileri geri muharebe ederken, iki-üç gün geçiyor. Salih Paşa'nın bu hareketi, düşman kolordusunu, asıl kesin sonuç yerinde herhangi bir iş görmekten tamamıyla mefluç bırakmış oluyor. "
Salih Bey, 1926 yılında terfi ettiği tümgeneral rütbesi ile 8. Kolordu Komutanlığı görevini yürüttükten sonra 1930 yılında Korgeneralliğe terfi etmiştir. Korgeneral rütbesi ile 9. Kolordu Komutanlığı ve 3. Kolordu Komutanlığı görevlerinde bulunmuştur.
Soyadı Kanunu'ndan sonra kendisine Atatürk tarafından "Omurtak" soyadı verilmiştir. Atatürk, Salih Paşa'ya verdiği soyadını yazılı gerekçeyle bildirmiştir.
Atatürk'ün de itimadını kazanan Salih Omurtak'ı, Atatürk'ün kütüphanecisi Nuri Ulusu anılarında şöyle anlatıyor:
"Atatürk merhum Salih Omurtak Paşa'yı çok severdi. Onun askeri tavrını, hareketlerini, kabiliyetini çok beğenir ve de takdir ederlerdi. Çoğu yemekte veya çalışmaları sırasında Salih Omurtak Paşa hakkında çok övücü söylemlerini kulaklarımla duymuşumdur."
Nuri Ulusu, Atatürk'ün bir gün aniden Çorlu'ya gitme kararı aldığını, hemen yola koyulduklarını, Çorlu'da kolordu komutanı olan Salih Omurtak Paşa'nın yanına gittiklerini, Atatürk ile Paşa'nın odada yalnız kaldıklarını anlatıyor. Arkadaşları ile birlikte Atatürk birşey ister mi diye merak edip yanlarına gidince Atatürk'ten şu cevabı alıyor:
"Ne o, beni merak mı ettiniz? Merak etmeyin emin ellerdeyim, konuşmamız uzayacak, onun için bu gece kalalım dedim." dedikten sonra Salih Paşa'ya dönerek "Paşam bunlar benim cucuklarım, görüyor musun? Senin yanında dahi, koca kolordu komutanının yanında olduğum halde, yine de beni merak ediyorlar."
Salih Omurtak evlenmemiş ve ablasıyla birlikte yaşamıştır. 1940'ta Orgeneralliğe terfi etmiş ve Orgeneral rütbesiyle Yüksek Askeri Şûra Üyeliği, Genelkurmay 2. Başkanlığı ve 1. Ordu Komutanlığı yapmıştır.
"Ankara Cinayeti" diye ünlenen olayda Genelkurmay Başkanı Kazım Orbay, oğlu Haşmet Orbay'ın suçlu bulunması üzerine Genelkurmay Başkanlığından istifa etmek zorunda kalmış ve yerine 29 Temmuz 1946 tarihinde Salih Omurtak atanmıştır.
Omurtak Paşa şapkasını her zaman sağına yatırarak giymiş, daima genç ve dinç gözükmüştür. Doktorların sağlığını korumasını söylemesi üzerine arabasını bırakarak makam atı kullanmıştır. Atatürk gibi İnönü'ye olan saygısını da hiç kaybetmemiş, İnönü'ye 1948 yılbaşında yazdığı kutlama mesajında sadece o zamanki Cumhurbaşkanına değil, eski bir komutanına da olan saygısını dile getirmiş, bu yüzden muhalefet tarafından acımasızca eleştirilmişti. Omurtak İnönü'ye "Sayın Cumhurbaşkanımız ve Yüce Başbuğumuz..." dediği mesajda DP muhalefeti tarafından suçlanınca 10 Ocak'ta İnönü'ye yazdığı Birinci İnönü Zaferi mesajını kamuoyuna açıklamamıştı. Cumhurbaşkanı İnönü de cevaben yazdığı mektupta üzülen Omurtak Paşa'yı teselli eder gibi ifadeler kullanıyor ve "Sayın Omurtak, Aziz Komutanım" diye hitab ediyordu.
Salih Omurtak 8 Haziran 1949 tarihine kadar Genelkurmay Başkanlığı görevini yürütmüş, bir süre hastalığı sebebiyle izin kullandıktan sonra 1 Ocak 1950 tarihinde atandığı Yüksek Askeri Şûra üyeliğinden 6 Temmuz 1950 tarihinde kendi isteğiyle emekli olmuştur.
Orgeneral Salih OMURTAK; Harp Madalyası, İstiklal Madalyası, Muharebe Gümüş Liyakat Madalyası ile Avusturya 5'inci Rütbe Mecidiye Nişanı, Avusturya-Macaristan 3'üncü Rütbe Liyakat Nişanı ve Alman İmparatoru 3'üncü Demir Nişanı sahibidir.
23 Haziran 1954'te Bahçelievler'deki evinde 65 yaşında vefat etmiş, 25 Haziran'da askeri törenle Cebeci Şehitliği'ne defnedilmiş, naaşı daha sonra Devlet Mezarlığı'na nakil edilmiştir.
Abdullah Çankaya
23 Haziran 2015







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder