Cemiyetin Erzurum şubesi Mustafa Kemal Paşa'ya gönderdiği 10 Temmuz tarihli bir yazıyla "Paşa'nın cemiyetin başına geçmesini ve Faâl Heyeti başkanlığını kabul etmesini istiyordu. Ayrıca Rauf (Orbay) Bey'i de Faâl Heyeti ikinci başkanlığına getiriyordu.
Mustafa Kemal Paşa'nın önünde yol açılmıştı. Daha önce toplanması kararlaştırılan, fakat diğer illerden delegelerin gönderilmemesi sebebiyle geciken Vilâyat-ı Şarkiyye Kongresi 23 Temmuz 1919'da toplanacaktı.
Kongreye katılmak için bir ilden delege olarak seçilmek gerekiyordu. Fakat Mustafa Kemal Paşa herhangi bir yerden delege seçilmiş değildi. Cevat Dursunoğlu, Paşa'nın nasıl delege seçildiğini şöyle anlatıyor:
"Atatürk 3 Temmuz 1919'da Erzurum'a geldiği zaman bütün şark vilâyetlerindeki
ilçelerin temsilcileri seçilmiş bulunuyordu. Kendisi, kongreye Erzurum delegesi olarak katılmayı arzu ediyordu. Ona bu imkânı sağlamak için Küçük Kâzım (Yurdalan) ve ben, Erzurum temsilcilğinden istifa ederek Atatürk'ün ve Rauf Bey'in seçimini sağladık."(1)
Yerlerini Mustafa Kemal Paşa'ya ve Rauf Bey'e bırakan Cevat ve Emekli Binbaşı Kâzım Beyler, ayrıca sağlanan seçimlerle tekrar delege seçilerek kongreye katılmışlardır.(2)
Erzurum Kongresi 23 Temmuz 1919 günü sabah saat 10:00'da Sultanî Mektebi binasında toplandı. Cemiyetin Erzurum şubesi Reisi Hoca Raif Efendi tarafından açılan kongreye 5 vilâyetten 56 delege katıldı. (24 Erzurum, 17 Trabzon, 10 Sivas, 3 Bitlis, 2 Van. Elazığ, Diyarbakır ve Mardin'den seçilen delegelerin kongreye katılmasına Elazığ Valisi Ali Galip engel olmuştur.)
Falih Rıfkı Atay kongrenin toplandığı yeri şöyle anlatıyor:
"23 Temmuz 1919. Pek orta halli bir okul. Yirmiye oniki metrelik sularında çam tahtalarından, halı ve seccade ile örtülü, bir başkan, iki de kâtip kürsüsü. Gene çam tahtasından öğrenci sıraları. Duvar ve pencereler çıplak."(3)
Kongre açıldıktan sonra bir başkan seçmek gerekiyordu. Mustafa Kemal Paşa karşı çıkmalara rağmen kongreye girmişti, fakat bu sefer de başkan olmasını istemiyorlardı. Bu görüşü savunanların arasında Kazım Karabekir ve Rauf Orbay'dan başka, Paşa'nın yakınındakilerden Kurmay Başkanı Kazım (Dirik), Hüsrev (Gerede), İbrahim Tali (Öngören), Mazhar Müfit (Kansu) Beyler de vardı. Gerekçeleri, "Mustafa Kemal reis olduğu takdirde İstanbul Hükümetinin zor kullanacağından endişe" etmeleriydi. Mustafa Kemal Paşa ise şöyle düşünüyordu:
"Ben behemehal kongreye dahil olmalı ve ve onu idare etmeliydim. Çünkü, zaman geçirmeksizin, irade-i milliyenin faaliyete geçirilmesini ve milletin bizzat fiilen ve müsellâhan (silahlı olarak) ittihaz-ı tedabire (önlem alma) başlamasını temin zaruretine kani idim. Bu esaslı noktaları, takdir ve tespit ettirebilmek için, kongrede tenvir ve irşad (aydınlatma ve hazırlama) ve bizzat idare suretiyle çalışmamı elzem görüyordum." (4)
Başkanlık tartışmalarından sonra bir delege kürsüye çıkarak "Ben kendi adıma Mustafa Kemal Paşa'yı tavsiye ediyorum" (5) demiş, Mustafa Kemal Paşa'nın başkanlığı el kaldırma usulüyle oylanmış ve Paşa çoğunlukla Kongre Başkanı seçilmiştir.(6)
Başkan seçildikten sonra kürsüye çıkan Mustafa Kemal Paşa verdiği nutukta işgallerden, Ermenistan projesinden, yapılması gerekenlerden bahsetmiş ve konuşmasını şu duayla bitirmiştir:
"Cenabı Vahibülamal Hazretleri Habibi Ekremi hürmetine bu mübarek vatanın sahip ve müdafii ve diyaneti Celilei Ahmediyenin ilâ yevmül kıyam harisi esdakı olan milleti necibemizi ve makamı saltanat ve hilâfeti kübrayı masun ve mukaddesatımızı düşünmekle mükellef olan heyetimizi muvaffak buyursun! Amin."(7)
Mustafa Kemal'in bu duası salonu dolduran delege ve dinleyicilerin yürekten kopan " Amin" sesleriyle karşılanır. Havayı derin, kutsal bir uğultu doldurur. Bu alkışlarda kongrenin nefsine, görevine olan güven sesleri duyulur.(8)
Kongre 14 gün sürmüş, 7 Ağustos 1919'da son bulmuş ve şu kararları almıştır:
1-Trabzon vilayeti ve Canik Sancağı ile Doğu vilayetleri adı taşıyan Erzurum, Sivas, Diyarbakır, Elazığ, Van, Bitlis ili bu saha içinde müstakil livalar hiç bir sebeb ve bahane ile birbirinden ve Osmanlı toplumundan ayrılmak imkanı düşünülmeyen bir bütündür. Saadet ve felakatte tam bir ortaklık kabul ve kaderleri hakkında aynı maksadı hedef kabul ederler.
2-Osmanlı vatanının tamamıyla ve bağımsızlığın temini ve saltanat ve hilafetin,korunması için milli kuvvetleri etken ve milli iradeye hakim kılmak esastır.
3-Her türlü işgal ve müdahele Rumluk, Ermenilik, teşkili ve gayesine yönelmiş kabul edileceğinden,sosyal dengeyi zedeleyecek surette Hıristiyan halka bir takım ayrıcalıklar verilmesi kabul edilmeyecektir.
4-İstanbul hükümetinin,büyük devletler baskısı karşısında buraları terk ve ihmal zorunda kalması ihtimaline göre hilafet ve saltanata bağlılık ve milli hakları temin eden karalar kabul edilmiştir.
5-Vatanımızda ötedenberi birlikte yaşadığımız Hıristiyan halkın Osmanlı Devleti kanunları ile kazanılmış haklarına tamamiyle saygılıyız.Mal,can ve ırzlarının güvenliği zaten dinimizin gereklerinden,milli gelenekler ve kanunlarımızın temel esaslarından olmakla,bu temel esas kongremizde oy birliği ile kuvvetlendirilmiştir.
6-Galip devletlerce mütarekenin(Mondros Mütarekesi) imza olunduğu 30 Ekim 1918 tarihindeki sınırlarımızın içinde kalan ve her bölgesinde olduğu gibi Doğu Anadolu illerinde büyük çoğunluğu Müslümanlar meydana getirir.Kültürel ve ekonomik üstünlüğü Müslümanlara ait bulunan ve birbirinden ayrılması mümkün olmayan özkardeş olan din ve ırkdaşlarımızla dolu ülkemizin,taksimi görüşünden,tamamıyla vazgeçmekle varlığımıza,tarih,ırk ve dinimize saygı gösterilmesine ve bunlara aykırı teşebbüslerin yerine getirilmemesine ve bu suretle tamamıyla hak ve adalete dayalı bir kara kabul edilir.
7-Milletimiz insan haklarına bağlı ve ekonomik ihtiyacımızı takdir eder. Bu sebeble devlet ve milletimizin iç ve dış bağımsızlığı ve ülke bütünlüğü korunmak şartıyla altıncı maddede,yazılı sınırlar dahilinde milliyet esaslarına saygılı ve memleketimize karşı istila emeli beslemeyen herhangi devletin ekonomik yardımını memnuniyetle karşılarız ve bu insan haklarına,adalete dayalı bir barışın hemen kararlaştırılması kamu selameti bakımından kesin amacımızdır.
8-Milletlerin kendi kaderlerini bizzat tayin ettiği bu tarihi devirde İstanbul Hükümeti’nin de milli iradeye bağlanması mecburidir. Çünkü milli iradeye dayanmayan herhangi bir hükümetin keyfi ve şahsi karaları milletçe benimsenmeyecektir. Bu sebeble Mebusan Meclisi derhal toplanmalıdır.
9-Vatanımızın karşılaştığı acılı olaylar ve aynı maksat ile milli vicdandan doğan iradenin birleşmesiyle meydana gelen kuruluşun adı “Şarki Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” adını almıştır. Şu var ki bu cemiyet her türlü particilik akımlarından uzaktır.
10-Kongre tarafından seçilen bir “Heyet-i Temsiliye” kabul ve köylerden başlayarak vilayet merkezlerine kadar bütün teşkilat birleştirilmiştir.
Kongre, kararları kabul ettikten sonra Temsil Heyeti'ni seçmiştir. Fakat bu heyet hiçbir zaman toplanıp bir arada çalışamamıştır. Oluşturulan heyet şöyledir:
Mustafa Kemal - Eski 3′üncü Ordu Müfettişi, askerlikten ayrılmış
Rauf Bey - Eski Bahriye Nâzırı
Raif Efendi - Eski Erzurum Milletvekili
İzzet Bey - Eski Trabzon Milletvekili
Servet Bey - Eski Trabzon Milletvekili
Şeyh Fevzi Efendi - Erzincan’da Nakşî Şeyhi
Bekir Sami Bey - Eski BeyrutValisi
Sadullah Efendi - Eski Bitlis Milletvekili
Hacı Musa Bey - Mutki Aşiret Reisi
Mustafa Kemal Paşa'nın 7 Ağustos 1919'da kongrenin kapanışında söylediği şu sözler dikkat çekicidir:
"...(Erzurum Kongresi) Hassas ve necip bir ruh ve pek salabetli (sağlam) bir iman ile vatan ve milletimizin halâsına (kurtuluşuna) ait esaslı mukarrerat ittihaz etti (kararlar aldı). Bilhassa bütün cihana karşı milletimizin mevcudiyetini ve birliğini gösterdi. Tarih bu kongremizi şüphesiz ender ve büyük bir eser olarak kaydedecektir." (9)
Hakikaten de Erzurum Kongresi, bütün cihana karşı Türk milletinin mevcudiyetini ve birliğini göstermiştir. Daha Erzurum günlerinde bunun yankıları görülmüştür. Erzurum, hem milletin azminin, hem de Mustafa Kemal'in neler yapabileceğinin göstergesi olmuştur.
Daha Erzurum Kongresi sırasında, 27 Temmuz 1919'da İngiliz Yüksek Komiseri Calthorpe, Lord Curzon'a gönderdiği gizli telgrafta şunları söylüyordu:
"İngiliz yönetimi, Anadolu'da İstanbul'un yetkisini ve Padişahın egemenliğini reddeden bağımsız ve muhtemelen aşırı ve Avrupa aleyhtarı bir yönetimin kurulmasına yol açacak biçimde olayların gelişmesi olasılığını göz önünde bulundurmalıdır." (10)
General Harbord da Erzurum Kongresini takiben Amerikan Kongresine verdiği raporda şöyle diyordu:
"Lider Mustafa Kemal Paşa, Çanakkale'de bir kolorduya şan ve şerefle kumanda etmiş, sabık bir Türk generali olup, keskin zekalı ve çok kudretli genç bir zattır. Kendileri bu hareketin başına geçmek için ordudan istifa etmişlerdi." (11)
Sonuçta, Erzurum'da askerlikten ayrılan, salahiyetlerini kaybeden Mustafa Kemal Paşa, yine Erzurum'da yeni bir sıfat edinmiş, Heyet-i Temsiliye Reisi olmuştur.
Abdullah ÇANKAYA
23 Temmuz 2015
Kaynakça:
(1) Prof. Dr. Utkan Kocatürk, "Atatürk Çizgisinde Geçmişten Geleceğe", s.57, Atatürk Araştırma Merkezi, 2005
(2) Şevket Süreyya Aydemir, "Tek Adam" C.II, s.107, Remzi Kitabevi, 2011
(3) Falih Rıfkı Atay, "Çankaya", s.233, Pozitif Yayınları, 2011
(4) Gazi Mustafa Kemal, "Nutuk" C.I, s.92, Türk Tarih Kurumu, 2012
(5) Atay, age., s.234
(6) Kocatürk, age., s.58
(7) Gazi Mustafa Kemal, "Nutuk" C.III Belgeler, s.1260, TTK, 2012
(8) Aydemir, age., s.110
(9) Gazi Mustafa Kemal, "Nutuk" C.III Belgeler, s.1262, TTK, 2012
(10) Salahi R. Sonyel, "Gizli Belgelerde Mustafa Kemal, Vahdettin ve Kurtuluş Savaşı", s.60, Atatürk Araştırma Merkezi, 2015
(11) General Charles H. Sherrill, " Bir Elçiden Gazi Mustafa Kemal", s.93, Tercüman Gazetesi Yayınları